filmler hakkında tanıtım hedesi...
Not, Hatırlatma vs...
Makinenizde şayet birden fazla browser (I.Explorer, Mozilla, Opera, Safari vb... ) kullanıyorsunuz hepsinden ayrı ayrı oy kullanmanız mümkün.Sadece hatırlatalım dedik:)Oylamalar yanda, filmlerle ilgili fragman, bilgiler vs. alttadır!!!
Nota dipnot: Beraberlik durumunda son oylama salonda yapılır...
Nota dipnot: Beraberlik durumunda son oylama salonda yapılır...
6 Mayıs 2009 Çarşamba
5 Mayıs 2009 Salı
Film Günleri
11 - 14 Mayıs arası hergün saat 5 civarı

Not : Filmlerle ilgili bilgiler alttadır.Merak eden olursa deyu...
11 - 14 Mayıs arası hergün saat 5 civarı

Not : Filmlerle ilgili bilgiler alttadır.Merak eden olursa deyu...
1.Gün - Mahkeme - 11.05.2009/Pazartesi/Saat 17:00 civarı
Mahkeme
12 Angry Men - 1957
12 Kızgın Adam

Latin kökenli bir Amerikalı genç babasını bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle birinci dereceden cinayetle suçlanır ve mahkeme önüne çıkarılır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, mahkemeye sunduğu savunma oldukça zayıftır ve kurbanın çığlıklarını ve katilin kaçışını duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır, dolayısıyla dava kısa sürecek gibi görünmektedir. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir.
Jüri üyeleri kararı açıklamak için odalarından döndüklerinde şaşırtıcı olmayan sonuçlar ortaya çıkar: oniki jüri üyesinden onbiri genç adam hakkında "suçlu" hükmünde bulunmuşlardır. Sekiz numaralı jüri üyesi Davis "suçsuz" hükmü yönünde oy veren tek üyedir.
Davis'in jüri üyelerini kararlarını tekrar düşünmeye ve eldeki kanıtları tekrar değerlendirmeye ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin "suçlu" kararı vermesinin arkasında aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkar.
Judgment at Nuremberg - 1961
Nurnberg Mahkemesi

Tür : Dram / Tarihi
Yönetmen : Stanley Kramer
Senaryo : Abby Mann
Görüntü Yönetmeni : Ernest Laszlo
Müzik : Ernest Gold
Yapım : 1961, ABD , 186 dk.
Spencer Tracy (Chief Judge Dan Haywood) , Burt Lancaster (Dr. Ernst Janning) ,Richard Widmark (Col. Tad Lawson), Marlene Dietrich (Mrs. Bertholt), Maximilian Schell (Hans Rolfe), Judy Garland (Mrs. Irene Hoffman Wallner), Montgomery Clift (Rudolph Petersen)
20. yüzyılın en önemli hukuki olaylarından biri olan Nürnberg Davası'nın Kramer ve Mann ortaklığındaki yorumu; sinema tarihinin en önemli mahkeme filmlerinden biri. İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya. 1948'te, savaştan üç yıl geçmesine rağmen, Naziler'in yargılanma süreci hala bitmemiştir. Alman Nasyonal Sosyalistleri'nden dört önemli Nazi'nin yargılandığı mahkemeyi Amerikalı emekli yargıç Dan Haywood yönetecektir. Suçları hakkında hiçbir şüphe olmamasına rağmen politik baskılar nedeniyle tereddüt geçiren yargıç Haywood, II. Dünya Savaşı'nda Nazi eylemlerini yasal hale getiren dört yargıç hakkında en doğru kararı vermek zorundadır.Aslında tüm taraflar o korkunç günleri unutmak istemektedir, ancak zamanında işlenen bu suçların karşılığı da ödenmelidir ve belki de bunun için günah keçilerine ihtiyaç vardır.Soğuk savaş ısınmaktadır, Bir yanda savaşı tekrar alevlendirmek bir yanda ise birçok masumun hayatının boşa gitmesi söz konusudur, doğru kararı vermek ise mahkemeye düşüyor.
To Kill a Mockingbird - 1962
Bülbülü Öldürmek

30'lı yılların Alabama'sında siyahlar ve beyazlar net çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Siyah bir genç adamın, beyaz bir kadına tecavüzle suçlanması ise tansiyonu arttıran olaylardan biri olmuştur. Avukat Atticus Finch, tüm tepkilere rağmen sanığın savunmasını üstlenir. Avukatın çevresindeki insanlar, onu bu görevden çekilmesi için baskı yapmaya başlar...
Harper Lee'nin Pulitzer ödüllü kitabından uyarlandı. Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olan yapım, oyuncusu Gregory Peck'e de Oscar ödülü kazandırdı. Ayrıca ırkçılığa getirdiği eleştiri ile de, örnek yapımlardan biri olarak kabul ediliyor.
12 Angry Men - 1957
12 Kızgın Adam

Tür : Dram / Gerilim Yönetmen : Sidney Lumet Senaryo : Reginald Rose Görüntü Yönetmeni : Boris Kaufman Müzik : Kenyon Hopkins Yapım : 1957, ABD , 96 dk. |
Oyuncular Henry Fonda (Jüri üyesi Bay Davis) , Lee J. Cobb (Jüri üyesi) , Ed Begley Jr. (Jüri üyesi) , E.G. Marshall (Jüri üyesi) , Jack Warden (Jüri üyesi) , Martin Balsam (Jüri üyesi) , John Fiedler (Jüri üyesi) , Jack Klugman (Jüri üyesi) , Edward Binns (Jüri üyesi) , Joseph Sweeney (Jüri üyesi Bay McCardle) , George Voskovec (Jüri üyesi) , Robert Webber (Jüri üyesi) , Rudy Bond (Yargıç) |
Latin kökenli bir Amerikalı genç babasını bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle birinci dereceden cinayetle suçlanır ve mahkeme önüne çıkarılır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, mahkemeye sunduğu savunma oldukça zayıftır ve kurbanın çığlıklarını ve katilin kaçışını duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır, dolayısıyla dava kısa sürecek gibi görünmektedir. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir.
Jüri üyeleri kararı açıklamak için odalarından döndüklerinde şaşırtıcı olmayan sonuçlar ortaya çıkar: oniki jüri üyesinden onbiri genç adam hakkında "suçlu" hükmünde bulunmuşlardır. Sekiz numaralı jüri üyesi Davis "suçsuz" hükmü yönünde oy veren tek üyedir.
Davis'in jüri üyelerini kararlarını tekrar düşünmeye ve eldeki kanıtları tekrar değerlendirmeye ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin "suçlu" kararı vermesinin arkasında aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkar.
Judgment at Nuremberg - 1961
Nurnberg Mahkemesi

Tür : Dram / Tarihi
Yönetmen : Stanley Kramer
Senaryo : Abby Mann
Görüntü Yönetmeni : Ernest Laszlo
Müzik : Ernest Gold
Yapım : 1961, ABD , 186 dk.
Oyuncular
Spencer Tracy (Chief Judge Dan Haywood) , Burt Lancaster (Dr. Ernst Janning) ,Richard Widmark (Col. Tad Lawson), Marlene Dietrich (Mrs. Bertholt), Maximilian Schell (Hans Rolfe), Judy Garland (Mrs. Irene Hoffman Wallner), Montgomery Clift (Rudolph Petersen)
20. yüzyılın en önemli hukuki olaylarından biri olan Nürnberg Davası'nın Kramer ve Mann ortaklığındaki yorumu; sinema tarihinin en önemli mahkeme filmlerinden biri. İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya. 1948'te, savaştan üç yıl geçmesine rağmen, Naziler'in yargılanma süreci hala bitmemiştir. Alman Nasyonal Sosyalistleri'nden dört önemli Nazi'nin yargılandığı mahkemeyi Amerikalı emekli yargıç Dan Haywood yönetecektir. Suçları hakkında hiçbir şüphe olmamasına rağmen politik baskılar nedeniyle tereddüt geçiren yargıç Haywood, II. Dünya Savaşı'nda Nazi eylemlerini yasal hale getiren dört yargıç hakkında en doğru kararı vermek zorundadır.Aslında tüm taraflar o korkunç günleri unutmak istemektedir, ancak zamanında işlenen bu suçların karşılığı da ödenmelidir ve belki de bunun için günah keçilerine ihtiyaç vardır.Soğuk savaş ısınmaktadır, Bir yanda savaşı tekrar alevlendirmek bir yanda ise birçok masumun hayatının boşa gitmesi söz konusudur, doğru kararı vermek ise mahkemeye düşüyor.
To Kill a Mockingbird - 1962
Bülbülü Öldürmek

Tür : Dram Yönetmen : Robert Mulligan Senaryo : Horton Foote , Harper Lee (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Russell Harlan Müzik : Elmer Bernstein , Mack David Yapım : 1962, ABD , 129 dk. |
Oyuncular Gregory Peck (Atticus Finch) , John Megna (Dill Harris) , Frank Overton (Şerif Heck Tate) , Rosemary Murphy (Maudie Atkinson) , Ruth White (Bayan Dubose) , Brock Peters (Tom Robinson) , Estelle Evans (Calpurnia) , Paul Fix (Yargıç John Taylor) , Collin Wilcox (Mayella Violet Ewell) , James Anderson (Bob Ewell) , Alice Ghostley (Stephanie Crawford) , Robert Duvall (Arthur "Boo" Radley) |
30'lı yılların Alabama'sında siyahlar ve beyazlar net çizgilerle birbirinden ayrılmıştır. Siyah bir genç adamın, beyaz bir kadına tecavüzle suçlanması ise tansiyonu arttıran olaylardan biri olmuştur. Avukat Atticus Finch, tüm tepkilere rağmen sanığın savunmasını üstlenir. Avukatın çevresindeki insanlar, onu bu görevden çekilmesi için baskı yapmaya başlar...
Harper Lee'nin Pulitzer ödüllü kitabından uyarlandı. Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olan yapım, oyuncusu Gregory Peck'e de Oscar ödülü kazandırdı. Ayrıca ırkçılığa getirdiği eleştiri ile de, örnek yapımlardan biri olarak kabul ediliyor.
2.Gün - Seri Katil - 12.05.2009/Salı/Saat 17:00 civarı
Seri Katil
Chugyeogja - 2008
Takipçi

In-gi Jung (Detective Lee) , Hyo-ju Park (Detective Oh)
Eski bir polis olan Joong-ho, ekonomik durumu yüzünden kadın satıcılığı yapmaktadır. Kızlar bir gün iz bırakmaksızın kaybolmaya başlayınca, Joong-ho, kızların izini aramaya başlar. Bu sırada bir müşteriye Mi-Jin’i yollar. Tüm araştırmaları sonucunda tüm ipuçları Mi-Jin’i yolladığı Young-min’e çıkar.
Joong-ho Mi-Jin’i ve Young-min’i ararken Young-min’i bulur; fakat adam polisler adamı göz altına alır. Adam gözaltı sırasında suçlarını itiraf eder ve Mi-Jin’in yaşıyor olabileceğini söyler. Joong-ho, adam gözaltından çıkmadan kızı bulmalıdır…
Seul sokaklarında yirmi dört saatlik bir kovalamacayı yağmur ve kan eşliğinde anlatan film, aynı zamanda 28. Uluslararası Film Festivali'nde gösterilen filmler arasında.
Henry: Portrait of a Serial Killer - 1986
Henry: Bir Seri Katilin Portresi

Tür : Gerilim / Suç
Yönetmen : John McNaughton
Senaryo : Richard Fire , John McNaughton
Müzik : Ken Hale
Yapım : 1986, USA , 83 dk.
Michael Rooker (Henry) , Anne Bartoletti (Waitress) , Elizabeth Kaden (Dead Couple - Wife) , Ted Kaden (Dead Couple - Husband) , Denise Sullivan (Floating Woman) , Anita Ores (Mall Shopper #1)
Bu bağımsız filmin yönetmeni John McNaughton aynı zamanda filmin yapımcılarından biridir ve Richard Fire'la birlikte senaryoyu da yazmış hatta filmin müziğine de katkıda bulunmuştur. Filmin yıldız oyuncuları yoktur, çoğunlukla az tanınmış veya tanınmamış oyuncularla çekilmiştir. Michael Rooker'ın ilk sinema filmidir.
Sadece adına bakıldığında ucuz bir slasher filmi izlenimi verse de, aslında film şimdiye kadar çevrilmiş en dehşet verici seri katil filmlerinden biridir. Öncelikle film gerçekte bir seri katil olan ve 2001 yılında cezasını çekmekte olduğu hapishanede ölen Henry Lee Lucas'ın[1] soğukkanlı itiraflarına dayanmaktadır. Ayrıca diğer birçok slasher film gibi özel efektlere fazlaca baş vurulmaz ve katilin kimliği filmin en sonunda ortaya çıkmaz, o katil sıradan gibi gözüken gündelik yaşantısıyla başından beri seyirciyle birliktedir. Zaten filmi asıl ürkütücü ve rahatsız edici yapan da bu olağanüstü gerçeklilik duygusudur. Ayrıca film Amerika'nın yaldızlı görüntüsünün altında bir başka Amerika daha olduğunu gösteren az sayıda gerçekçi filmlerden biridir.
Film Henry Lee Lucas adlı bir seri katilin hayatından bir bölümü anlatır. Hapishaneden tanıştıkları ve aynı evi paylaştıkları kendisi gibi psikopat ve uyuşturucu bağımlısı arkadaşı Otis'le birlikte zevk için arka arkaya işledikleri bir dizi cinayet konu edilir. Bu canavarca cinayetleri durmaksızın işlerlerken hiçbir amaçları veya motivasyonları yoktur.
Bu bağımsız film $110,000 gibi düşük bir bütçeyle sadece bir ay gibi kısa bir sürede çekilmişti. ABD derecelendirme dairesi MPAA ile bir türlü mutabakata varılamaması nedeniyle tamamlandığı 1986 yılından 1989'a kadar gösterime verilemedi. Ancak o tarihe kadar Chicago Uluslararası Film Festivali başta olmak üzere birkaç festivalde gösterilebildi. İngiltere'de ise 1993 yılında gösterim izni alabilmiştir. Bu çok tartışma yaratmış film birçok kereler yasaklanmıştır.
1998 yılında bir devam filmi yapılmıştır. Henry: Portrait of a Serial Killer, Part 2 adındaki bu film ilki kadar ses getirmedi.
Le Samouraï - 1967
Kiralık Katil

Soğuk ifadesini hiç bir zaman kaybetmeyen, mükemmeliyetçi bir seri katil sonunda açık verir.
İşlediği cinayetleri her zaman dikkatlice hazırlayan Hitman Jef Costello, sonunda, bir gece kulübü sahibini öldürürken biri tarafından görülür. Cinayet işlendiği esnada başka bir yerde olduğunu kanıtlamaya çabalasa da, köşeye sıkışır.
Kara film olarak adlandıracağımız bu deneme, film boyunca dinginliğini koruyarak, uslubuyla benzerlerinden sıyrılıyor.
Kara film olarak adlandıracağımız bu deneme, film boyunca dinginliğini koruyarak, uslubuyla benzerlerinden sıyrılmış,
sinema sanatını derinden etkilemiştir. Hatta birçok filmde de 'Le Samouraï'ya göndermeler yapılmıştır.
Chugyeogja - 2008
Takipçi

Tür : Aksiyon / Dram / Gerilim / Suç Yönetmen : Hong-jin Na Senaryo : Won-Chan Hong , Shinho Lee , Hong-jin Na Müzik : Yongrock Choi Yapım : 2008, Güney Kore , 125 dk. |
Oyuncular Yun-seok Kim (Joong-ho) , Jung-woo Ha (Young-min) , Yeong-hie Seo (Mi-jin), |
Eski bir polis olan Joong-ho, ekonomik durumu yüzünden kadın satıcılığı yapmaktadır. Kızlar bir gün iz bırakmaksızın kaybolmaya başlayınca, Joong-ho, kızların izini aramaya başlar. Bu sırada bir müşteriye Mi-Jin’i yollar. Tüm araştırmaları sonucunda tüm ipuçları Mi-Jin’i yolladığı Young-min’e çıkar.
Joong-ho Mi-Jin’i ve Young-min’i ararken Young-min’i bulur; fakat adam polisler adamı göz altına alır. Adam gözaltı sırasında suçlarını itiraf eder ve Mi-Jin’in yaşıyor olabileceğini söyler. Joong-ho, adam gözaltından çıkmadan kızı bulmalıdır…
Seul sokaklarında yirmi dört saatlik bir kovalamacayı yağmur ve kan eşliğinde anlatan film, aynı zamanda 28. Uluslararası Film Festivali'nde gösterilen filmler arasında.
Henry: Portrait of a Serial Killer - 1986
Henry: Bir Seri Katilin Portresi

Tür : Gerilim / Suç
Yönetmen : John McNaughton
Senaryo : Richard Fire , John McNaughton
Müzik : Ken Hale
Yapım : 1986, USA , 83 dk.
Oyuncular
Michael Rooker (Henry) , Anne Bartoletti (Waitress) , Elizabeth Kaden (Dead Couple - Wife) , Ted Kaden (Dead Couple - Husband) , Denise Sullivan (Floating Woman) , Anita Ores (Mall Shopper #1)
Bu bağımsız filmin yönetmeni John McNaughton aynı zamanda filmin yapımcılarından biridir ve Richard Fire'la birlikte senaryoyu da yazmış hatta filmin müziğine de katkıda bulunmuştur. Filmin yıldız oyuncuları yoktur, çoğunlukla az tanınmış veya tanınmamış oyuncularla çekilmiştir. Michael Rooker'ın ilk sinema filmidir.
Sadece adına bakıldığında ucuz bir slasher filmi izlenimi verse de, aslında film şimdiye kadar çevrilmiş en dehşet verici seri katil filmlerinden biridir. Öncelikle film gerçekte bir seri katil olan ve 2001 yılında cezasını çekmekte olduğu hapishanede ölen Henry Lee Lucas'ın[1] soğukkanlı itiraflarına dayanmaktadır. Ayrıca diğer birçok slasher film gibi özel efektlere fazlaca baş vurulmaz ve katilin kimliği filmin en sonunda ortaya çıkmaz, o katil sıradan gibi gözüken gündelik yaşantısıyla başından beri seyirciyle birliktedir. Zaten filmi asıl ürkütücü ve rahatsız edici yapan da bu olağanüstü gerçeklilik duygusudur. Ayrıca film Amerika'nın yaldızlı görüntüsünün altında bir başka Amerika daha olduğunu gösteren az sayıda gerçekçi filmlerden biridir.
Film Henry Lee Lucas adlı bir seri katilin hayatından bir bölümü anlatır. Hapishaneden tanıştıkları ve aynı evi paylaştıkları kendisi gibi psikopat ve uyuşturucu bağımlısı arkadaşı Otis'le birlikte zevk için arka arkaya işledikleri bir dizi cinayet konu edilir. Bu canavarca cinayetleri durmaksızın işlerlerken hiçbir amaçları veya motivasyonları yoktur.
Bu bağımsız film $110,000 gibi düşük bir bütçeyle sadece bir ay gibi kısa bir sürede çekilmişti. ABD derecelendirme dairesi MPAA ile bir türlü mutabakata varılamaması nedeniyle tamamlandığı 1986 yılından 1989'a kadar gösterime verilemedi. Ancak o tarihe kadar Chicago Uluslararası Film Festivali başta olmak üzere birkaç festivalde gösterilebildi. İngiltere'de ise 1993 yılında gösterim izni alabilmiştir. Bu çok tartışma yaratmış film birçok kereler yasaklanmıştır.
1998 yılında bir devam filmi yapılmıştır. Henry: Portrait of a Serial Killer, Part 2 adındaki bu film ilki kadar ses getirmedi.
Le Samouraï - 1967
Kiralık Katil

Tür : Dram / Gerilim / Suç Yönetmen : Jean-Pierre Melville Senaryo : Jean-Pierre Melville , Georges Pellegrin Yapım : 1967, Fransa / İtalya , 101 dk. |
Oyuncular Alain Delon (Jef Costello) , François Périer (The Superintendant) , Nathalie Delon (Jane Lagrange) , Cathy Rosier (Valérie, la pianiste (as Caty Rosier)) , Jacques Leroy (Gunman) , Michel Boisrond (Wiener) |
Soğuk ifadesini hiç bir zaman kaybetmeyen, mükemmeliyetçi bir seri katil sonunda açık verir.
İşlediği cinayetleri her zaman dikkatlice hazırlayan Hitman Jef Costello, sonunda, bir gece kulübü sahibini öldürürken biri tarafından görülür. Cinayet işlendiği esnada başka bir yerde olduğunu kanıtlamaya çabalasa da, köşeye sıkışır.
Kara film olarak adlandıracağımız bu deneme, film boyunca dinginliğini koruyarak, uslubuyla benzerlerinden sıyrılıyor.
Kara film olarak adlandıracağımız bu deneme, film boyunca dinginliğini koruyarak, uslubuyla benzerlerinden sıyrılmış,
sinema sanatını derinden etkilemiştir. Hatta birçok filmde de 'Le Samouraï'ya göndermeler yapılmıştır.
3.Gün - Rahatsız Edici - 13.05.2009/Çarşamba/Saat 17:00 civarı
Rahatsız Edici
Funny Games - 1997
Ölümcül Oyunlar

Anna,Georg ve genç oğulları Georgie, tatil için göl kenarındaki evlerine gelmişlerdir. Komşuları Fred ve Eva onlardan önce gelip yerleşmişlerdir. Anna ve George, komşuları ile güzel havanın nimetlerinden yararlanmak için ertesi gün golf oynamak üzere sözleşirler. Daha sora baba ile oğul yeni elden geçirilmiş yelkenlileri ile ilgilenirken, Anna iyi görünümlü bir genç olan Peter tarafından ziyaret edilir.
Peter, Eva'nın yemek pişirdiğini ve yumurtaya ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, Anna'dan yumurta rica eder. Bu isteği iyi niyetle kabul eden Anna, bir an duraladıktan sonra Peter'e arazilerine nasıl girdiğini sorar. Genç adam çitlerinde bir delik olduğunu, oradan geçtiğini deliği ise ona Fred'in gösterdiğini söyler. İyi başlayan tatil kabusa dönüşmek üzeredir.…
La Cérémonie - 1995
Seremoni

Burjuva bir aile olan Lelievre’lerin malikhanesinde hizmetçi olarak göreve başlayan Sophie, sessiz ve utangaç bir kadındır. Malikhane’nin yakınındaki ilçe merkezinde postane memuresi olarak çalışan ve tuhaf, enerjik, kompleksli kişiliğiyle toplum tarafından marjinal biri olarak tanınan Jeanne, kasabaya yeni gelen hizmetçi Sophie ile yakın arkadaş olmakta fazla gecikmez.
Aileye çok iyi hizmet vermek suretiyle herkesin memnuniyetini kazanan Sophie okuma yazma bilmediğinin ortaya çıkmasıyla Lelievre ailesine karşı içinde öfkenin de bulunduğu karmaşık duygular beslemeye başlar. Aileye karşı içten içe cephe alan Sophie’nin, bu durumu daha da öteye götürmesine neden olan kişi ise Jeanne’dan başkası olmayacaktır. Bu iki kadının dostlukları Lelievre’ler için pek de iç açıcı olmayan gelişmelere sebep olmaya başlar.
1995 yılında Issabelle Huppert’e En İyi Kadın Oyuncu dalında “César Ödülü” getiren film, Yeni Dalga’nın usta yönetmeni Claude Chabrol’un vazgeçemediği temalardan olan burjuvazinin sularında yüzüyor. Filme kaynaklık eden Ruth Rendell’ın (A Judgement in Stone) Taştan Hüküm isimli kitabı ülkemizde Armağan İlkin’in çevirisiyle Remzi Kitabevi tarafından yayınlanmıştı.
Spoorloos - 1988
Kayboluş

Barney dışarıdan bakıldığında normal bir aile babası ve kimya profesörüne benzemektedir fakat aslında kafayı yemiş bir kişidir. Bir kadını kaçırmak gibi arzuları vardır. Bunun için epey çalışır, provalar yapar.
Birbirlerine aşık olan Saskia ve Rex tatil yapmak amacıyla arabalarına atlayıp yola koyulur. Çift yola devam ederken, mola yerinde Saskia içecek bir şeyler almak için markete girer...
Tim Krabbe nin ' altın yumurta ' isimli kitabından uyarlamadır ve senaryo da Tim Krabbe tarafından yazılmıştır. Garip efektler, heyecan dolu sahneler olmadan insanı sessiz sakin geren, geren, geren bir film sonu ise oldukça şok edici.Kan yok, efekt yok acaip sesler garip varlıklar yok, ruhlar periler gulyabaniler yok elinde bıçakla milleti kovalayan azılı katiller yok. Ama insanın kanını donduran bir hikaye var. Filmi sakin sakin izliyorsunuz ama film bitince oturuş pozisyonuza baktığınızda ya da koltuktan kalkmak için ilk adımı attığınızda ne kadar gerilmiş olduğunuzu anlıyorsunuz.
Hollanda sinemasından gelen bu ilginç film, yıllar sonra izlendiğinde bile hala gizemli ve rahatsız edici duruyor.
Funny Games - 1997
Ölümcül Oyunlar

Tür : Korku / Gerilim Yönetmen : George Sluizer Senaryo : Tim Krabbé Görüntü Yönetmeni : Toni Kuhn Müzik : Henny Vrienten Yapım : 1988, Netherlands | France , 107 dk. |
Oyuncular |
Anna,Georg ve genç oğulları Georgie, tatil için göl kenarındaki evlerine gelmişlerdir. Komşuları Fred ve Eva onlardan önce gelip yerleşmişlerdir. Anna ve George, komşuları ile güzel havanın nimetlerinden yararlanmak için ertesi gün golf oynamak üzere sözleşirler. Daha sora baba ile oğul yeni elden geçirilmiş yelkenlileri ile ilgilenirken, Anna iyi görünümlü bir genç olan Peter tarafından ziyaret edilir.
Peter, Eva'nın yemek pişirdiğini ve yumurtaya ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, Anna'dan yumurta rica eder. Bu isteği iyi niyetle kabul eden Anna, bir an duraladıktan sonra Peter'e arazilerine nasıl girdiğini sorar. Genç adam çitlerinde bir delik olduğunu, oradan geçtiğini deliği ise ona Fred'in gösterdiğini söyler. İyi başlayan tatil kabusa dönüşmek üzeredir.…
La Cérémonie - 1995
Seremoni

Tür : Dram Yönetmen : Claude Chabrol Senaryo : Claude Chabrol , Caroline Eliacheff , Ruth Rendell (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Bernard Zitzermann Müzik : Matthieu Chabrol Yapım : 1995, Fransa / Almanya , 112 dk. |
Oyuncular Isabelle Huppert (Jeanne) , Sandrine Bonnaire (Sophie) , Jean-Pierre Cassel (Georges Lelievre) , Jacqueline Bisset (Catherine Lelievre) , Virginie Ledoyen (Melinda) , Valentin Merlet (Gilles) , Julien Rochefort (Jeremie) , Dominique Frot (Madam Lantier) |
Burjuva bir aile olan Lelievre’lerin malikhanesinde hizmetçi olarak göreve başlayan Sophie, sessiz ve utangaç bir kadındır. Malikhane’nin yakınındaki ilçe merkezinde postane memuresi olarak çalışan ve tuhaf, enerjik, kompleksli kişiliğiyle toplum tarafından marjinal biri olarak tanınan Jeanne, kasabaya yeni gelen hizmetçi Sophie ile yakın arkadaş olmakta fazla gecikmez.
Aileye çok iyi hizmet vermek suretiyle herkesin memnuniyetini kazanan Sophie okuma yazma bilmediğinin ortaya çıkmasıyla Lelievre ailesine karşı içinde öfkenin de bulunduğu karmaşık duygular beslemeye başlar. Aileye karşı içten içe cephe alan Sophie’nin, bu durumu daha da öteye götürmesine neden olan kişi ise Jeanne’dan başkası olmayacaktır. Bu iki kadının dostlukları Lelievre’ler için pek de iç açıcı olmayan gelişmelere sebep olmaya başlar.
1995 yılında Issabelle Huppert’e En İyi Kadın Oyuncu dalında “César Ödülü” getiren film, Yeni Dalga’nın usta yönetmeni Claude Chabrol’un vazgeçemediği temalardan olan burjuvazinin sularında yüzüyor. Filme kaynaklık eden Ruth Rendell’ın (A Judgement in Stone) Taştan Hüküm isimli kitabı ülkemizde Armağan İlkin’in çevirisiyle Remzi Kitabevi tarafından yayınlanmıştı.
Spoorloos - 1988
Kayboluş

Tür : Dram / Gerilim / Suç Yönetmen : Jean-Pierre Melville Senaryo : Jean-Pierre Melville , Georges Pellegrin Yapım : 1967, Fransa / İtalya , 101 dk. |
Oyuncular Bernard-Pierre Donnadieu (Raymond Lemorne) , Gene Bervoets (Rex Hofman), Johanna ter Steege (Saskia Wagter), Gwen Eckhaus (Lieneke) Bernadette Le Saché (Simone Lemorne)(Wiener) |
Barney dışarıdan bakıldığında normal bir aile babası ve kimya profesörüne benzemektedir fakat aslında kafayı yemiş bir kişidir. Bir kadını kaçırmak gibi arzuları vardır. Bunun için epey çalışır, provalar yapar.
Birbirlerine aşık olan Saskia ve Rex tatil yapmak amacıyla arabalarına atlayıp yola koyulur. Çift yola devam ederken, mola yerinde Saskia içecek bir şeyler almak için markete girer...
Tim Krabbe nin ' altın yumurta ' isimli kitabından uyarlamadır ve senaryo da Tim Krabbe tarafından yazılmıştır. Garip efektler, heyecan dolu sahneler olmadan insanı sessiz sakin geren, geren, geren bir film sonu ise oldukça şok edici.Kan yok, efekt yok acaip sesler garip varlıklar yok, ruhlar periler gulyabaniler yok elinde bıçakla milleti kovalayan azılı katiller yok. Ama insanın kanını donduran bir hikaye var. Filmi sakin sakin izliyorsunuz ama film bitince oturuş pozisyonuza baktığınızda ya da koltuktan kalkmak için ilk adımı attığınızda ne kadar gerilmiş olduğunuzu anlıyorsunuz.
Hollanda sinemasından gelen bu ilginç film, yıllar sonra izlendiğinde bile hala gizemli ve rahatsız edici duruyor.
4.Gün - Oscar® - 14.05.2009/Perşembe/Saat 17:00 civarı
Oscar®
My Left Foot - 1989
Sol Ayağım

Beyin felçli olarak doğan Christy Brown, hastalığı nedeniyle hareketlerini kontrol edemez ve tekerlekli sandalyeye mahkum bir yaşam sürer. Ancak çocukluğunda, sol ayağının felçten etkilenmediğinin farkına varması hayatını değiştirecektir. Christy sol ayağını kendine verilmiş bir şans olarak görür ve azmin de yardımıyla hastalığının etkilerini yenmeye çalışır. Bu çalışmanın sonucunda ise sakat vücudunun içinde gizli olan zeka ve yazma yeteneği ortaya çıkacaktır.
Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı romanlar ve şiirler, sonraki yıllarda Christy Brown’un İrlanda edebiyatının saygın isimleri arasına girmesini sağlayacak ve azimle çalışmanın sonucunda imkansız diye birşeyin olmadığını tüm insanlığa gösterecektir.
Christy Brown’ın ölümünden dokuz yıl sonra çekilen film, yazarın hayatından kesitleri anlattığı kitap olan Sol Ayağım’ın sinema uyarlamasıdır. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlendirici olabilmeyi başaran filmin, azim ve umut hikayesi olarak vereceği evrensel mesajları var.
Jim Sheridan ve Daniel Day-Lewis’in birlikte çevirdikleri ilk film olan Sol Ayağım (daha sonra In The Name Of The Father ve Boxer’de de birlikte çalıştılar), 1989 yılında en iyi film dahil olmak üzere toplam 5 dalda Oscar’a aday oldu ve Daniel Day-Lewis ile Brenda Fricker’a oyunculuk dallarında ödülü kazandırdı.
Shine - 1996
Shine

Avustralyalı piyanist David Helfgott'un gerçek hayatını anlatan filmde, David Helfgott, çocukluktan itibaren Klasik müzik hayranı despot babası tarafından piyano başına oturtulmuş, en zor parçaları çalması için baskı yapılan birisidir. Babasının onu sürekli en iyilerden birisi olacaksın şeklindeki telkinleri küçük David'in ruhsal yapısına zarar vermekte ve yaşadığı her küçük veya büyük çaptaki başarısızlıklar onu bunalıma sürüklemektedir. Küçük David her yarışmayı kaybettiğinde babasının işkencesine de yenik düşmektedir. Babasının Hellfgot yetişkin bir insan olduğu halde yapmaya devam ettiği baskılar sonucunda onu isyan noktasına getirecektir. David'in olağanüstü bir yeteneği vardır. Aslında onun en büyük destekçisi babası olduğu halde aynı zamanda önündeki en büyük engel de yine babasıdır. Babası David'in dünyanın en iyi müzisyen okulunda eğitim görmesine bile engel olmaktadır. David ilk defa babasına başkaldırır ve burslu olarak Londra'daki Kraliyet Müzik Akademisi'ne gider. Orada kendini yetiştirir. Küçüklükten beridir kafasında tek bir şey çalmak vardır. Sergei Rahmaninoff'un dünyanın çalınması en zor parçası olan ve dünya üzerinde sadece 3-4 kişinin başarıyla, eksiksiz çaldığı 3. senfonisini çalabilmektir...
Dünyanın en tanınmış piyanistlerinden David Helfgott'un yaşam öyküsü Geoffrey Rush'ın muhteşem performansıyla beyazperdeye aktarılmıştır. Geoffrey Rush, bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu filmin her sahnesinde ispatlamaktadır. Zaten kendisine en iyi oyuncu Oscar'ı da boşuna verilmemiştir.
Scent of a Woman - 1992
Kadın Kokusu

Kolej öğrencisi olan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan haftasonu kör bir adama, bir nevi "bebek bakıcılığı" yapmaya razı olur ama iş umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü Emekli Albay Frank Slate'in haftasonu için çok özel bir planı vardır.
Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci kalite şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki, bir de 45'lik dahildir. İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie'yi yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur.
Bir film düşünün ki bu kadar fazla efsane sahne barındırsın.(Ferrari, duruşma, tango vb...)
Pacino'nun sinema tarihinin tartışmasız en iyi performanslardan birini sergilediği, hatta bu uğurda "gözlerini bozduğu" film aynı zamanda 1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna'nın yeniden çekimi ama orjinalinden çok daha iyi.
8 defa oscara aday gösterilen ve her seferinde akademinin haksızlığına maruz kalan efsane aktör Pacino oscarı alırken yaptığı konuşmada "istikrarımı bozdunuz" diyerekten akademiye gereken ayarı vermiştir zaten...
My Left Foot - 1989
Sol Ayağım

Tür : Dram Yönetmen : Jim Sheridan Senaryo : Shane Connaughton , Jim Sheridan , Christy Brown (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Jack Conroy Müzik : Elmer Bernstein Yapım : 1989, İrlanda / İngiltere , 98 dk. |
Oyuncular Daniel Day-Lewis (Christy Brown) , Brenda Fricker (Bayan Brown) , Alison Whelan (Sheila) , Kirsten Sheridan (Sharon) , Declan Croghan (Tom) , Eanna MacLiam (Benny) , Marie Conmee (Sadie) , Cyril Cusack (Lord Castlewelland) , Phelim Drew (Brian) |
Beyin felçli olarak doğan Christy Brown, hastalığı nedeniyle hareketlerini kontrol edemez ve tekerlekli sandalyeye mahkum bir yaşam sürer. Ancak çocukluğunda, sol ayağının felçten etkilenmediğinin farkına varması hayatını değiştirecektir. Christy sol ayağını kendine verilmiş bir şans olarak görür ve azmin de yardımıyla hastalığının etkilerini yenmeye çalışır. Bu çalışmanın sonucunda ise sakat vücudunun içinde gizli olan zeka ve yazma yeteneği ortaya çıkacaktır.
Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı romanlar ve şiirler, sonraki yıllarda Christy Brown’un İrlanda edebiyatının saygın isimleri arasına girmesini sağlayacak ve azimle çalışmanın sonucunda imkansız diye birşeyin olmadığını tüm insanlığa gösterecektir.
Christy Brown’ın ölümünden dokuz yıl sonra çekilen film, yazarın hayatından kesitleri anlattığı kitap olan Sol Ayağım’ın sinema uyarlamasıdır. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlendirici olabilmeyi başaran filmin, azim ve umut hikayesi olarak vereceği evrensel mesajları var.
Jim Sheridan ve Daniel Day-Lewis’in birlikte çevirdikleri ilk film olan Sol Ayağım (daha sonra In The Name Of The Father ve Boxer’de de birlikte çalıştılar), 1989 yılında en iyi film dahil olmak üzere toplam 5 dalda Oscar’a aday oldu ve Daniel Day-Lewis ile Brenda Fricker’a oyunculuk dallarında ödülü kazandırdı.
Shine - 1996
Shine

Tür : Romantik / Dram / Müzik Yönetmen : Scott Hicks Senaryo : Scott Hicks , Jan Sardi Görüntü Yönetmeni : Geoffrey Simpson Müzik : David Hirschfelder Yapım : 1996, Avustralya , 105 dk. |
Oyuncular Geoffrey Rush (Yetişkin David) , Justin Braine (Tony) , Sonia Todd (Sylvia) , Chris Haywood (Sam) , Alex Rafalowicz (Çocuk David) , Armin Mueller-Stahl (Peter) |
Avustralyalı piyanist David Helfgott'un gerçek hayatını anlatan filmde, David Helfgott, çocukluktan itibaren Klasik müzik hayranı despot babası tarafından piyano başına oturtulmuş, en zor parçaları çalması için baskı yapılan birisidir. Babasının onu sürekli en iyilerden birisi olacaksın şeklindeki telkinleri küçük David'in ruhsal yapısına zarar vermekte ve yaşadığı her küçük veya büyük çaptaki başarısızlıklar onu bunalıma sürüklemektedir. Küçük David her yarışmayı kaybettiğinde babasının işkencesine de yenik düşmektedir. Babasının Hellfgot yetişkin bir insan olduğu halde yapmaya devam ettiği baskılar sonucunda onu isyan noktasına getirecektir. David'in olağanüstü bir yeteneği vardır. Aslında onun en büyük destekçisi babası olduğu halde aynı zamanda önündeki en büyük engel de yine babasıdır. Babası David'in dünyanın en iyi müzisyen okulunda eğitim görmesine bile engel olmaktadır. David ilk defa babasına başkaldırır ve burslu olarak Londra'daki Kraliyet Müzik Akademisi'ne gider. Orada kendini yetiştirir. Küçüklükten beridir kafasında tek bir şey çalmak vardır. Sergei Rahmaninoff'un dünyanın çalınması en zor parçası olan ve dünya üzerinde sadece 3-4 kişinin başarıyla, eksiksiz çaldığı 3. senfonisini çalabilmektir...
Dünyanın en tanınmış piyanistlerinden David Helfgott'un yaşam öyküsü Geoffrey Rush'ın muhteşem performansıyla beyazperdeye aktarılmıştır. Geoffrey Rush, bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu filmin her sahnesinde ispatlamaktadır. Zaten kendisine en iyi oyuncu Oscar'ı da boşuna verilmemiştir.
Scent of a Woman - 1992
Kadın Kokusu

Tür : Dram Yönetmen : Martin Brest Senaryo : Bo Goldman , Giovanni Arpino (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Donald E. Thorin Müzik : Thomas Newman Yapım : 1992, ABD , 157 dk. |
Oyuncular Al Pacino (Albay Frank Slade) , Chris O'Donnell (Charlie Simms) , James Rebhorn (Mr. Trask) , Gabrielle Anwar (Donna) , Philip Seymour Hoffman (George Willis, Jr.) |
Kolej öğrencisi olan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan haftasonu kör bir adama, bir nevi "bebek bakıcılığı" yapmaya razı olur ama iş umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü Emekli Albay Frank Slate'in haftasonu için çok özel bir planı vardır.
Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci kalite şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki, bir de 45'lik dahildir. İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie'yi yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur.
Bir film düşünün ki bu kadar fazla efsane sahne barındırsın.(Ferrari, duruşma, tango vb...)
Pacino'nun sinema tarihinin tartışmasız en iyi performanslardan birini sergilediği, hatta bu uğurda "gözlerini bozduğu" film aynı zamanda 1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna'nın yeniden çekimi ama orjinalinden çok daha iyi.
8 defa oscara aday gösterilen ve her seferinde akademinin haksızlığına maruz kalan efsane aktör Pacino oscarı alırken yaptığı konuşmada "istikrarımı bozdunuz" diyerekten akademiye gereken ayarı vermiştir zaten...
28 Nisan 2009 Salı
7.Hafta - Komedi Filmleri Haftası - "Kara Komedi/Yazar/Yönetmen" - 04.05.2009/Pazartesi/Saat 17:00'den sonra
"Kara Komedi/Yazar/Yönetmen"
After Hours - 1985
Saatler Sonra

New York'ta keyifli ve lüks bir yaşam süren bilgisayar programcısı Paul Hackett, bir kafede tanıştığı Marcy'yle akşam için randevulaştığında Manhattan'ın varoşlarında onu bekleyen gece macerasından henüz habersizdir.
Güzel kadının Soho'daki dairesine geldiğinde önce rahatsızlık verici bir ressam olan, ev arkadaşı Kiki'yle tanışacak; bir süre sonra maruz kalacağı sarkazm işlerin hiç de yolunda gitmeyeceğini belli ettiğinde ise Doğu yakasındaki fiyakalı evine dönmek isteyecektir. Elbette zaman zaman çok komik ve gerilim dolu bir kabusa dönüşecektir gecesi. Tanışacağı renkli tipler ve dahil olacağı absürd olaylar serisi, büyük şehrin hiç bilmediği bir yüzünü tanıştıracaktır Paul'e.
Biraz kafkavari bir yönü olan After Hours, Martin Scorsese'nin kendini belli eden imzası ve Joseph Minion'un akıl dolu senaryosu ile 80'lerin kültleşen filmlerinden biri olarak hatırlardadır. Rosanna Arquette'in güzelliği kadar Griffin Dunne'un son derece kontrollü performansı da, After Hours'u mutlaka izlenmiş olması gereken bir film yapıyor.
Barton Fink - 1991
Barton Fink

1940'lı yıllarda New York'lu sosyalist bir oyun yazarı olan Barton Fink, Los Angeles'a gelip bir film senaryosu yazma ihtimali belirdiğinde durumu kabul etmek zorunda kalır. Bir otele yerleşir ve burada film stüdyosunun başkanı Jack Lipnick'le tanışır. Lipnick'ten, yazacağı senaryonun kaba saba bir B filmi için olduğunu öğrenir. Daktilosunda sadece tek bir cümle yazmayı becerse de, içinde bulunmaya hiç alışık olmadığı durum sebebiyle bir türlü ilham gelmez ve tıkanır.
Oteldeki kapı komşusu Charlie Meadows, geveze bir pazarlamacı ve tam bir orta sınıf insanıdır. Fink'in hayatına giren diğer insanlar da (ünlü bir senarist olan Mayhew ve onun kız arkadaşı Audrey gibi) genç entellektüel yazara ilham gelmesine ve senaryoda ilerlemesine yardımcı olamazlar. Stres doruğa çıktığında Fink kendisini doğaüstü tabloları andıran bir cehennemin içinde bulur.
Ed Wood - 1994
Ed Wood

Ed Wood, kimilerine göre dünyanın en kötü yönetmeni, kimilerine göre de, filmleri son derece keyifli, nev-i şahsına münhasır kült bir yönetmen. Tim Burton, ikinci grupta yer alan bir yönetmen olarak daima ilhamları arasında tuttuğu Wood'un filmcilik serüveni üzerine bu filmi gerçekleştirdi.
Yapımda, Ed Wood'un ayrıntılı yaşam hikayesinden çok, en çok bilinen yapımlarını çektiği dönem ve film yapma konusundaki hırsı konu ediliyor.
Hem Ed Wood'u tanımak hem de Burton'ın başyapıtını görmek için kaçırılmamasında fayda var. İzledikten sonra sizde yazının başındaki sorunun cevabını bulacak ve muhtemeleen ilk seçeneği eleyeceksiniz!
After Hours - 1985
Saatler Sonra

Tür : Komedi / Gerilim Yönetmen : Martin Scorsese Senaryo : Joseph Minion Görüntü Yönetmeni : Michael Ballhaus Müzik : Howard Shore Yapım : 1985, ABD , 96 dk. |
Oyuncular Griffin Dunne (Paul Hackett) , Rosanna Arquette (Marcy Franklin) , Verna Bloom (June) , Thomas Chong (Pepe) , Linda Fiorentino (Kiki Bridges) , Teri Garr (Julie) , John Heard (Tom) , Cheech Marin (Neil) , Catherine O'Hara (Gail) |
New York'ta keyifli ve lüks bir yaşam süren bilgisayar programcısı Paul Hackett, bir kafede tanıştığı Marcy'yle akşam için randevulaştığında Manhattan'ın varoşlarında onu bekleyen gece macerasından henüz habersizdir.
Güzel kadının Soho'daki dairesine geldiğinde önce rahatsızlık verici bir ressam olan, ev arkadaşı Kiki'yle tanışacak; bir süre sonra maruz kalacağı sarkazm işlerin hiç de yolunda gitmeyeceğini belli ettiğinde ise Doğu yakasındaki fiyakalı evine dönmek isteyecektir. Elbette zaman zaman çok komik ve gerilim dolu bir kabusa dönüşecektir gecesi. Tanışacağı renkli tipler ve dahil olacağı absürd olaylar serisi, büyük şehrin hiç bilmediği bir yüzünü tanıştıracaktır Paul'e.
Biraz kafkavari bir yönü olan After Hours, Martin Scorsese'nin kendini belli eden imzası ve Joseph Minion'un akıl dolu senaryosu ile 80'lerin kültleşen filmlerinden biri olarak hatırlardadır. Rosanna Arquette'in güzelliği kadar Griffin Dunne'un son derece kontrollü performansı da, After Hours'u mutlaka izlenmiş olması gereken bir film yapıyor.
Barton Fink - 1991
Barton Fink

Tür : Dram / Gerilim Yönetmen : Joel Coen Ethan Coen Senaryo : Joel Coen , Ethan Coen Görüntü Yönetmeni : Roger Deakins Müzik : Carter Burwell Yapım : 1991, ABD / İngiltere , 116 dk. |
Oyuncular John Turturro (Barton Fink) , John Goodman (Charlie Meadows) , Judy Davis (Audrey Taylor) , Michael Lerner (Jack Lipnick) , John Mahoney (W.P. Mayhew) , Tony Shalhoub (Ben Geisler) , Jon Polito (Lou Breeze) , Steve Buscemi (Chet) , David Warrilow (Garland Stanford) |
1940'lı yıllarda New York'lu sosyalist bir oyun yazarı olan Barton Fink, Los Angeles'a gelip bir film senaryosu yazma ihtimali belirdiğinde durumu kabul etmek zorunda kalır. Bir otele yerleşir ve burada film stüdyosunun başkanı Jack Lipnick'le tanışır. Lipnick'ten, yazacağı senaryonun kaba saba bir B filmi için olduğunu öğrenir. Daktilosunda sadece tek bir cümle yazmayı becerse de, içinde bulunmaya hiç alışık olmadığı durum sebebiyle bir türlü ilham gelmez ve tıkanır.
Oteldeki kapı komşusu Charlie Meadows, geveze bir pazarlamacı ve tam bir orta sınıf insanıdır. Fink'in hayatına giren diğer insanlar da (ünlü bir senarist olan Mayhew ve onun kız arkadaşı Audrey gibi) genç entellektüel yazara ilham gelmesine ve senaryoda ilerlemesine yardımcı olamazlar. Stres doruğa çıktığında Fink kendisini doğaüstü tabloları andıran bir cehennemin içinde bulur.
Ed Wood - 1994
Ed Wood

Tür : Komedi / Dram Yönetmen : Tim Burton Senaryo : Scott Alexander , Larry Karaszewski , Rudolph Grey (Kitap) Görüntü Yönetmeni : Stefan Czapsky Müzik : Howard Shore Yapım : 1994, ABD , 127 dk. |
Oyuncular Johnny Depp (Edward D. Wood, Jr.) , Martin Landau (Bela Lugosi) , Sarah Jessica Parker (Dolores Fuller) , Patricia Arquette (Kathy O'Hara) , Jeffrey Jones (Criswell) , G.D. Spradlin (Reverend Lemon) , Vincent D'Onofrio (Orson Welles) , Bill Murray (John Breckinridge) , Lisa Marie (Vampira) |
Ed Wood, kimilerine göre dünyanın en kötü yönetmeni, kimilerine göre de, filmleri son derece keyifli, nev-i şahsına münhasır kült bir yönetmen. Tim Burton, ikinci grupta yer alan bir yönetmen olarak daima ilhamları arasında tuttuğu Wood'un filmcilik serüveni üzerine bu filmi gerçekleştirdi.
Yapımda, Ed Wood'un ayrıntılı yaşam hikayesinden çok, en çok bilinen yapımlarını çektiği dönem ve film yapma konusundaki hırsı konu ediliyor.
Hem Ed Wood'u tanımak hem de Burton'ın başyapıtını görmek için kaçırılmamasında fayda var. İzledikten sonra sizde yazının başındaki sorunun cevabını bulacak ve muhtemeleen ilk seçeneği eleyeceksiniz!
21 Nisan 2009 Salı
6.Hafta - Gerilim Filmleri Haftası - "Çocuk/Hayalet/Vampir" - 27.04.2009/Pazartesi/Saat 17:00'den sonra
"Çocuk/Hayalet/Vampir"
El Espinazo del diablo - 2001
Şeytanın Belkemiği

Tür : Fantastik / Korku / Gerilim / Gizem
Yönetmen : Guillermo Del Toro
Senaryo : Guillermo Del Toro , Antonio Trashorras , David Muñoz
Görüntü Yönetmeni : Guillermo Navarro
Müzik : Javier Navarrete
Yapım : 2001, Meksika / İspanya , 106 dk.
Eduardo Noriega (Jacinto) , Marisa Paredes (Carmen) , Federico Luppi (Casares) , Fernando Tielve (Carlos) , Íñigo Garcés (Jaime) , Irene Visedo (Conchita)
1939 yılında, İspanya İç Savaşı’nın sona erdiği sıralardayız. General Franco’nun milliyetçi partisi Cumhuriyetçi sol partiyi yenmek üzeredir.
Franco’ya karşı savaşta direnişçi olarak mücadele eden Cumhuriyetçi babası tarafından yetimhaneye bırakılan 10 yaşındaki Carlos, babasının kendisini gelip alacağı günü beklemektedir. Yetimhanede zor günler geçiren Carlos, gelmesinden kısa süre sonra, daha önce aynı yetimhanede yaşamış olan Jacinto adındaki hayalet tarafından rahatsız edilmeye başlar.
En son yine İspanya İç Savaşı döneminde geçen Pan'ın Labirenti ile hikaye ve görsel olarak bir sinema şöleni sunmuş olan Guillermo Del Toro’ya göre The Devil's Backbone, yönetmenin filmografisi içinde en kişisel çalışmalarından biri.
El Orfanato - 2007
Yetimhane

Tür : Gerilim / Korku / Dram / Gizem
Gösterim Tarihi : 30 Mayıs 2008
Yönetmen : Juan Antonio Bayona
Senaryo : Sergio G. Sánchez
Yapım : 2007, İspanya / Meksika , 105 dk.
Belén Rueda (Laura) , Fernando Cayo (Carlos) , Roger Príncep (Simón) , Mabel Rivera (Pilar) , Montserrat Carulla (Benigna) , Andrés Gertrúdix (Enrique)
The Orphanage (Yetimhane), hayatın kırılganlığı, kaybedilmişlerin ıstırabı ve bir annenin sonsuz sevgisi üzerine…
Laura, çocukluğuna dair en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. Yetimhanenin çalışanları ve Laura’nın birlikte büyüdüğü arkadaşları ona her zaman ilgi ve sevgi göstermişlerdir.
Şimdi, 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir....
Korkmak için bööee! diye bağıran ve her sahne de üç beş kişiyi yutan yaratıklar yada elinde bahçıvan makasıyla bağırsak deşen psikopatların şart olduğunu zannediyorsanız “El Orfanato” size uykudan önce kadar sıkıcı gelebilir, ama filmin ilk on beş dakikasına şans tanıdığınızda hiç sarkmayan senaryosu, yönetimi ve performanslı oyunculuklarıyla gerçekten yaratılan korku duygusunun esiri olacaksınız.
El Orfanato ruhsuz Hollywood korkularından bunalan bünyelere Çölde Çay keyfini yaşatacak iddiasız ama kesinlikle çok başarılı...
Låt den rätte komma in - 2008
Gir Kanıma

Tür : Korku / Fantastik / Romantik / Gizem
Yönetmen : Tomas Alfredson
Senaryo : John Ajvide Lindqvist , John Ajvide Lindqvist (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Hoyte Van Hoytema
Müzik : Johan Söderqvist
Yapım : 2008, İsveç , 114 dk.
Kåre Hedebrant (Oskar) , Lina Leandersson (Eli) , Per Ragnar (Håkan) , Henrik Dahl (Erik) , Karin Bergquist (Yvonne)
Stockholm'de 1982 yılında geçen hikaye iki çocuk arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatıyor. Oskar, okuldaki arkadaşlarından her gün rutin dayağını yiyip eve gelen kendi dünyasında yaşayan bir çocuktur.Alt sınıfın yaşadığı devasa binaların arasında bulunan karlar içinde bir parkta vakit geçiren Oskar, soğuktan etkilenmeyen, beyaz yüzlü ve gizemli Eli ile tanışır.
İki çocuk yakınlaşırken, fonda aynı mahallede çeşitli cinayetlerin işlendiğini görürüz. Uzun süredir vampir olan Eli'nin kan ihtiyacı babası tarafından giderilmektedir. Fakat zamanla Eli'nin durumu iki çocuğun da başını belaya sokar...
2008'in en iyi filmleri arasında kabul edilen Let the Right One In, korkunç vampir filmleri ile sanat sinemasının çarpıcı bir karışımı. Görüntüleri, atmosferi ve bıçak sırtı romantik hikayesiyle unutulmaz bir çalışma.
Şair “Seni her halınla severim.” derken acaba bunu da kastediyor muydu ?
El Espinazo del diablo - 2001
Şeytanın Belkemiği

Tür : Fantastik / Korku / Gerilim / Gizem
Yönetmen : Guillermo Del Toro
Senaryo : Guillermo Del Toro , Antonio Trashorras , David Muñoz
Görüntü Yönetmeni : Guillermo Navarro
Müzik : Javier Navarrete
Yapım : 2001, Meksika / İspanya , 106 dk.
Oyuncular
Eduardo Noriega (Jacinto) , Marisa Paredes (Carmen) , Federico Luppi (Casares) , Fernando Tielve (Carlos) , Íñigo Garcés (Jaime) , Irene Visedo (Conchita)
1939 yılında, İspanya İç Savaşı’nın sona erdiği sıralardayız. General Franco’nun milliyetçi partisi Cumhuriyetçi sol partiyi yenmek üzeredir.
Franco’ya karşı savaşta direnişçi olarak mücadele eden Cumhuriyetçi babası tarafından yetimhaneye bırakılan 10 yaşındaki Carlos, babasının kendisini gelip alacağı günü beklemektedir. Yetimhanede zor günler geçiren Carlos, gelmesinden kısa süre sonra, daha önce aynı yetimhanede yaşamış olan Jacinto adındaki hayalet tarafından rahatsız edilmeye başlar.
En son yine İspanya İç Savaşı döneminde geçen Pan'ın Labirenti ile hikaye ve görsel olarak bir sinema şöleni sunmuş olan Guillermo Del Toro’ya göre The Devil's Backbone, yönetmenin filmografisi içinde en kişisel çalışmalarından biri.
El Orfanato - 2007
Yetimhane

Tür : Gerilim / Korku / Dram / Gizem
Gösterim Tarihi : 30 Mayıs 2008
Yönetmen : Juan Antonio Bayona
Senaryo : Sergio G. Sánchez
Yapım : 2007, İspanya / Meksika , 105 dk.
Oyuncular
Belén Rueda (Laura) , Fernando Cayo (Carlos) , Roger Príncep (Simón) , Mabel Rivera (Pilar) , Montserrat Carulla (Benigna) , Andrés Gertrúdix (Enrique)
The Orphanage (Yetimhane), hayatın kırılganlığı, kaybedilmişlerin ıstırabı ve bir annenin sonsuz sevgisi üzerine…
Laura, çocukluğuna dair en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. Yetimhanenin çalışanları ve Laura’nın birlikte büyüdüğü arkadaşları ona her zaman ilgi ve sevgi göstermişlerdir.
Şimdi, 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir....
Korkmak için bööee! diye bağıran ve her sahne de üç beş kişiyi yutan yaratıklar yada elinde bahçıvan makasıyla bağırsak deşen psikopatların şart olduğunu zannediyorsanız “El Orfanato” size uykudan önce kadar sıkıcı gelebilir, ama filmin ilk on beş dakikasına şans tanıdığınızda hiç sarkmayan senaryosu, yönetimi ve performanslı oyunculuklarıyla gerçekten yaratılan korku duygusunun esiri olacaksınız.
El Orfanato ruhsuz Hollywood korkularından bunalan bünyelere Çölde Çay keyfini yaşatacak iddiasız ama kesinlikle çok başarılı...
Låt den rätte komma in - 2008
Gir Kanıma

Tür : Korku / Fantastik / Romantik / Gizem
Yönetmen : Tomas Alfredson
Senaryo : John Ajvide Lindqvist , John Ajvide Lindqvist (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Hoyte Van Hoytema
Müzik : Johan Söderqvist
Yapım : 2008, İsveç , 114 dk.
Oyuncular
Kåre Hedebrant (Oskar) , Lina Leandersson (Eli) , Per Ragnar (Håkan) , Henrik Dahl (Erik) , Karin Bergquist (Yvonne)
Stockholm'de 1982 yılında geçen hikaye iki çocuk arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatıyor. Oskar, okuldaki arkadaşlarından her gün rutin dayağını yiyip eve gelen kendi dünyasında yaşayan bir çocuktur.Alt sınıfın yaşadığı devasa binaların arasında bulunan karlar içinde bir parkta vakit geçiren Oskar, soğuktan etkilenmeyen, beyaz yüzlü ve gizemli Eli ile tanışır.
İki çocuk yakınlaşırken, fonda aynı mahallede çeşitli cinayetlerin işlendiğini görürüz. Uzun süredir vampir olan Eli'nin kan ihtiyacı babası tarafından giderilmektedir. Fakat zamanla Eli'nin durumu iki çocuğun da başını belaya sokar...
2008'in en iyi filmleri arasında kabul edilen Let the Right One In, korkunç vampir filmleri ile sanat sinemasının çarpıcı bir karışımı. Görüntüleri, atmosferi ve bıçak sırtı romantik hikayesiyle unutulmaz bir çalışma.
Şair “Seni her halınla severim.” derken acaba bunu da kastediyor muydu ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)